Haber Detayı

Dış ticarette reform ihtiyacı


Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sunumuyla Türkiye yeni bir reform paketiyle tanıştı malumunuz. En son yazımda bu paketin geneline ilişkin görüşlerimi paylaşmıştım. Paketin ana başlıkları itibariyle bakıldığında birçok konuda yol almamız gerektiği, birçok konuya ilişkin çözülmesi gereken sorunlarımız olduğunu görüyoruz. Zaten öyle olmasa reform ihtiyacı da hissedilmezdi muhtemelen. Reform gerektiren makro ekonomik problemlerimizin başlıcalarından biri de dış ticarete ilişkin kısıtlarımız. Reform kitapçığının dördüncü bölümünde “Cari Açık” başlığı altında yaklaşık 10 sayfalık bir bölüm ayrılmış bu konuya. Reform kitapçığından pek bir şey anlamak mümkün değil. Zira genel ifadeler kullanılmış ve geleceğe ilişkin temenniler sıralanmış durumda. Bakan Lütfi Elvan, bu hafta katıldığı bir yayında her maddenin arkasında çok detay olduğunu ve reforma ilişkin takvimin de en geç önümüzdeki Salı açıklanacağını belirtti. Belki o zaman daha fazla fikir sahibi olabiliriz. Dış ticaret konusunda mevcut durumun daha net anlaşılması için; nereden nereye geldiğimize, kimlere hangi fiyatlardan neler sattığımıza ve kimlerden neler aldığımıza biraz daha detaylı bakmakta fayda görüyorum. Daha önce bu köşede “Dış ticaretimiz üzerinden Türkiye ekonomisinin hali pür melali” başlıklı yazımda bu konuyu genel hatlarıyla değerlendirmiş ve özellikle iktisadi büyümeyle dış ticaret açığımız arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmiştim.

İthalatımızın kompozisyonu

İthal ettiğimiz mallar ihraç ettiğimiz mallardan daha fazla olduğunda dış ticaret açığı veriyoruz. Bu hesaplamaya turizmin içinde olduğu hizmet gelirleri ve faktör gelirlerini eklediğimizde cari dengeye ulaşıyoruz. İthalatımızın alt kalemlerine baktığımızda, hammadde(aramalı) ithalatının toplam ithalatın ezici bir çoğunluğunu oluşturduğunu görüyoruz. Tabloda 2013’ten bu yana ithalatın alt kırılımlarını paylaşıyorum. Yüksek büyüme gerçekleştirdiğimiz dönemlerde yüksek dış ticaret açığı vermemizin nedeni de tabloda görülüyor. Üretim arttıkça aramalı ithalatımız da artıyor ve bu bir süre sonra sürdürülemez bir cari açığa sebep oluyor. Hammadde ithalatımız arasında önemli bir kalem de enerji. Bu sebeple ekomonik reform paketinde enerji ithalatı problemine çokça dikkat çekilmiş. Daha az enerji tüketimi, yenilenebilir enerjinin kullanımı, denizlerimizdeki enerji arama çalışmalarının sonuç vermesiyle enerjide dışa bağımlılığın önüne geçilmeye çalışılacak. Son 8 yıldaki yıllık ortalama enerji ithalatımız 41.5 milyar dolar seviyesinde. Aynı dönemdeki altın hariç dış ticaret açığımızsa ortalama 50.2 milyar dolar düzeyinde. Dolayısıyla enerji problemi çözülmeden dış ticaret açığı sorunumuzu çözmemiz zor gözüküyor.

Aslan payı Avrupa’nın

Ülkeler bazında dış ticaret rakamlarımıza baktığımızda en büyük dış ticaret partnerimiz Avrupa. Avrupa Birliği üyesi ve birlik dışı Avrupa ülkelerinden gerçekleştirilen mal ithalatı toplam ithalatımızın yaklaşık %50’si ve bu oran yıllar içerisinde hep bu seviyelerde kalmış. İkinci sıradaysa “Diğer Asya” grubu geliyor. Bunun da en büyük sebebi tabii ki Çin. Ülke bazında baktığımızda en çok ithalat yaptığımız ülke Çin. Toplam ithalatımızın %10.5’ini Çin’den gerçekleştirmişiz 2020’de. Çin’i Almanya, Rusya, ABD ve İtalya takip ediyor.

İthalatımıza bir de döviz türlerine göre bakalım. Toplam ithalatımızın 2020’de %61.5’ini dolar cinsinden, %31.3’ünü ise euro cinsinden gerçekleştirmişiz. İhracatımızınsa %47.7’si euro cinsinde yapılmışken, %45’i dolar cinsinden gerçekleştirilmiş. Bu sebeple EUR/USD paritesi yükseldiğinde yani euro, dolara karşı değer kazandığında Türkiye için olumlu gelişme deniyor.

Verimli ve yerli üretim

Dış ticaret rakamlarına özellikle ithalat penceresinden genel resmi görmek için kabaca bakmış olduk. Enerji ve ara malında ithal bağımlılığını azaltmak bir yolken bir diğer yol da yurt içinde yerli üretimi destekleyip ithalatı azaltmaya çalışmak olabilir. Burada ithal ikameci bir görüşten bahsetmiyorum. Verimliliği düşürmeden, ülkeye maliyetini ithalattan daha pahalıya getirmeden gerçekleştirilebilecek bir üretim dönüşümünden bahsediyorum. Dış ticaret rakamlarına bakarken genel rakamların yanında, dış ticaretin fiyat ve miktar ayrıştırmasını bize veren dış ticaret endeksleri ve dış ticaret hadlerini de yakından incelemek gerekiyor. Önümüzdeki hafta bu meselelerle dış ticaret rakamlarımıza bakmaya devam edeceğiz.


EMRAH LAFÇI


Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sunumuyla Türkiye yeni bir reform paketiyle tanıştı malumunuz. En son yazımda bu paketin geneline ilişkin görüşlerimi paylaşmıştım. Paketin ana başlıkları itibariyle bakıldığında birçok konuda yol almamız gerektiği, birçok konuya ilişkin çözülmesi gereken sorunlarımız olduğunu görüyoruz. Zaten öyle olmasa reform ihtiyacı da hissedilmezdi muhtemelen. Reform gerektiren makro ekonomik problemlerimizin başlıcalarından biri de dış ticarete ilişkin kısıtlarımız. Reform kitapçığının dördüncü bölümünde “Cari Açık” başlığı altında yaklaşık 10 sayfalık bir bölüm ayrılmış bu konuya. Reform kitapçığından pek bir şey anlamak mümkün değil. Zira genel ifadeler kullanılmış ve geleceğe ilişkin temenniler sıralanmış durumda. Bakan Lütfi Elvan, bu hafta katıldığı bir yayında her maddenin arkasında çok detay olduğunu ve reforma ilişkin takvimin de en geç önümüzdeki Salı açıklanacağını belirtti. Belki o zaman daha fazla fikir sahibi olabiliriz. Dış ticaret konusunda mevcut durumun daha net anlaşılması için; nereden nereye geldiğimize, kimlere hangi fiyatlardan neler sattığımıza ve kimlerden neler aldığımıza biraz daha detaylı bakmakta fayda görüyorum. Daha önce bu köşede “Dış ticaretimiz üzerinden Türkiye ekonomisinin hali pür melali” başlıklı yazımda bu konuyu genel hatlarıyla değerlendirmiş ve özellikle iktisadi büyümeyle dış ticaret açığımız arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmiştim.

İthalatımızın kompozisyonu

İthal ettiğimiz mallar ihraç ettiğimiz mallardan daha fazla olduğunda dış ticaret açığı veriyoruz. Bu hesaplamaya turizmin içinde olduğu hizmet gelirleri ve faktör gelirlerini eklediğimizde cari dengeye ulaşıyoruz. İthalatımızın alt kalemlerine baktığımızda, hammadde(aramalı) ithalatının toplam ithalatın ezici bir çoğunluğunu oluşturduğunu görüyoruz. Tabloda 2013’ten bu yana ithalatın alt kırılımlarını paylaşıyorum. Yüksek büyüme gerçekleştirdiğimiz dönemlerde yüksek dış ticaret açığı vermemizin nedeni de tabloda görülüyor. Üretim arttıkça aramalı ithalatımız da artıyor ve bu bir süre sonra sürdürülemez bir cari açığa sebep oluyor. Hammadde ithalatımız arasında önemli bir kalem de enerji. Bu sebeple ekomonik reform paketinde enerji ithalatı problemine çokça dikkat çekilmiş. Daha az enerji tüketimi, yenilenebilir enerjinin kullanımı, denizlerimizdeki enerji arama çalışmalarının sonuç vermesiyle enerjide dışa bağımlılığın önüne geçilmeye çalışılacak. Son 8 yıldaki yıllık ortalama enerji ithalatımız 41.5 milyar dolar seviyesinde. Aynı dönemdeki altın hariç dış ticaret açığımızsa ortalama 50.2 milyar dolar düzeyinde. Dolayısıyla enerji problemi çözülmeden dış ticaret açığı sorunumuzu çözmemiz zor gözüküyor.

Aslan payı Avrupa’nın

Ülkeler bazında dış ticaret rakamlarımıza baktığımızda en büyük dış ticaret partnerimiz Avrupa. Avrupa Birliği üyesi ve birlik dışı Avrupa ülkelerinden gerçekleştirilen mal ithalatı toplam ithalatımızın yaklaşık %50’si ve bu oran yıllar içerisinde hep bu seviyelerde kalmış. İkinci sıradaysa “Diğer Asya” grubu geliyor. Bunun da en büyük sebebi tabii ki Çin. Ülke bazında baktığımızda en çok ithalat yaptığımız ülke Çin. Toplam ithalatımızın %10.5’ini Çin’den gerçekleştirmişiz 2020’de. Çin’i Almanya, Rusya, ABD ve İtalya takip ediyor.

İthalatımıza bir de döviz türlerine göre bakalım. Toplam ithalatımızın 2020’de %61.5’ini dolar cinsinden, %31.3’ünü ise euro cinsinden gerçekleştirmişiz. İhracatımızınsa %47.7’si euro cinsinde yapılmışken, %45’i dolar cinsinden gerçekleştirilmiş. Bu sebeple EUR/USD paritesi yükseldiğinde yani euro, dolara karşı değer kazandığında Türkiye için olumlu gelişme deniyor.

Verimli ve yerli üretim

Dış ticaret rakamlarına özellikle ithalat penceresinden genel resmi görmek için kabaca bakmış olduk. Enerji ve ara malında ithal bağımlılığını azaltmak bir yolken bir diğer yol da yurt içinde yerli üretimi destekleyip ithalatı azaltmaya çalışmak olabilir. Burada ithal ikameci bir görüşten bahsetmiyorum. Verimliliği düşürmeden, ülkeye maliyetini ithalattan daha pahalıya getirmeden gerçekleştirilebilecek bir üretim dönüşümünden bahsediyorum. Dış ticaret rakamlarına bakarken genel rakamların yanında, dış ticaretin fiyat ve miktar ayrıştırmasını bize veren dış ticaret endeksleri ve dış ticaret hadlerini de yakından incelemek gerekiyor. Önümüzdeki hafta bu meselelerle dış ticaret rakamlarımıza bakmaya devam edeceğiz.


EMRAH LAFÇI